Eski hakem ve A Spor yorumcusu Erman Toroğlu, Merkez Hakem Kurulu Eski Başkanı (MHK) Başkanı Yusuf Namoğlu ile röportaj gerçekleştirdi. Namoğlu, "Atamaları bakkal defterine yazdım" derken, VAR kayıtlarıyla ilgili ise "Bize rapor verilmiyordu" ifadelerini kullandı.
İşte Erman Toroğlu'nun Fotomaç Gazetesi'nde, Merkez Hakem Kurulu (MHK) Eski Başkanı Yusuf Namoğlu'yla yaptığı o röportaj:
Biz insanları yaptıkları görevlerle hatırlıyoruz. Veya insanlar o görevle öne çıkıyorlar. Yusuf Namoğlu… Mesleği inşaat mühendisi. İki dönem İstanbul Milletvekilliği, bir dönem de Beşiktaş İlçe Belediye Başkanlığı yaptı. Futbol camiasında da 12 yılı FIFA olmak üzere 22 yıl hakemlik, 10 yıl UEFA gözlemciliği, 10 yıl UEFA maç delegeliği ve UEFA Hakem Konvansiyonu Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerini yürüttü. Bu arkadaşımız Türkiye'de üç dönem TFF Merkez Hakem Kurulu Başkanlığı yaptı. En uzunu da son yaptığı başkanlık dönemiydi. Bakınız, hakemleri sürekli eleştiriyoruz. Yusuf, konuşmayı pek sevmez. Kalp kırmayı da sevmez. Biraz da serde politikacılık vardır tabii. Ama açtım telefonu, dedim ki "Yahu Yusuf, şu son MHK döneminde bir de VAR çıktı, bu süreçte neler oldu senden öğreneyim" dedim. "Hay hay" dedi ve ben sordukça o cevap verdi… İlk sorum "Neden istifa ettin?" diye oldu Yusuf Namoğlu'na…
'İMKAN SAĞLAMADILAR'
Başladı anlatmaya; "TFF yönetim kurulunda olan bazıları ve Futbol Federasyonu'nda çalışan bazı profesyoneller başarılı olmamam için çok çabaladılar. Taleplerimin bir çoğunu yerine getirmediler. Mesela Türkiye'yi 7 bölgeye bölüp, scout ekipleri kurup, kaliteli genç isimleri çıkarmak istedim. Yani hakem yetiştirme konusunda çok aşağılardan başlayarak, köklü değişiklikler yapmak istedim. Türkiye'nin dört bir yanını kapsayan bir scout ekibi kuracaktık. Ama bize maddi imkan sağlamadılar. Kaynak yok dediler" diye yanıt verdi.
'BAZI MAÇLAR SORULUR'
"Peki hakem atamalarına karışmak isteyenler oldu mu?" diye sordum, "Evet" dedi ve devam etti: "Benden evvel hakem tayinlerine karışmışlar. Benim dönemimde de karışmak istediler. Sonunda kendimce önlemler aldım tabi. Türkiye Futbol Federasyonu'nun bilgisayarlarını kullanmadım mesela, kendi bilgisayarımı kullandım. Şahsi telefonumu kullandım. Hatta öyle anlar geldi ki bakkal defteri gibi atamaları kalemle deftere yazdım. Çok sinirlendiler. Hakem tayinlerini MHK İcra Kurulu yapar. Başka kimse bunları bilmemeli ve bilemez" dedi.
'GELİŞİM GÖSTERDİK'
Yusuf Namoğlu'na ardından şu soruyu sordum, "Görev sürende neler yaptınız? Ne gibi değişimler oldu?" Cevabı hemen verdi tabi. "Profesyonel hakem ve yardımcı hakemlik sistemini getirdik. Wyscout uygulamasını devreye soktuk. Kulüplerin, futbolcuların, teknik adamların maçlarda kullandığı sistem bu. Performans analizi yapıyor. Bunu hakemlere de uygulamaya başladık. Sezon öncesinde hakemlere de futbolcular gibi 15 gün kamp uygulaması getirdik. Hakem kurslarını 2 günden 9 güne çıkardık. Hakemliğin gelişimi için her türlü imkanı sağladık. 6 ayda terfi imkanı getirdik. Nitekim Halil Umut Meler, Ali Şansalan, Zorbay Küçük, Atila Karaoğlan, Arda Kardeşler, Bahattin Şimşek gibi hakemleri çıkardık. Halil Umut Meler'i mesela, 1.5 yılda FIFA yaptık.
'FIFA KADROSU ŞİŞİK Mİ?'
Yeni hakemler ve FIFA mevzusu konuşulunca aklıma geldi sordum, ""FIFA hakemlerinin kadrosu şişik mi? O listede hak etmeyenler var mı?" dedim ve sözü Yusuf Namoğlu'na bıraktım, "Erman hocam Cüneyt Çakır en üstte biliyorsun. Elit hakemler arasında. Birinci kategoride Ali Palabıyık ve Halis Özkahya var. UEFA, Ali Palabıyık'a iyi maçlar veriyor ama Halis için aynı şeyi söyleyemem. Halil Umut Meler ikinci kademede. İyi maçlara atanıyor. Zamanla daha yukarılara çıkacak gibi görünüyor. UEFA onu tutuyor. Hüseyin Göçek ile Mete Kalkavan'a ise iyi maçlar verilmiyor" diyerek açıkladı FIFA hakemleri konusunu.
TURKISH VAR GELİYOR
"VAR'ı biz kurduk ama çoğu şeyine karışamadık. Raporlar bize değil, federasyondaki bir gruba gitti. Teknik ekip bile gruba bağlıydı. O grup ve bazı yancı yorumcuları "Turkish VAR" diye sistemi eleştirdi"
Yusuf Namoğlu ile konuşurken geldik VAR olayına… Bu iş çıktığından beri herkes bir şey söylüyor, "VAR futbolun doğasına aykırı" diyen de var, "VAR adaleti sağlıyor" diyen de… Konuyu işin başındaki, kuruluş aşamasındaki insana soralım dedik. "VAR sistemini kurarken 1.5 yıl eğitim verdik. UEFA bile geldi inceledi ve hakemlere VAR eğitimlerini bizim kurduğumuz merkezde verdi" diyen Yusuf Namoğlu, kamuoyunun pek bilmediği sıkıntılarını da işte tam bu noktada anlatmaya başladı. "VAR'I biz kurduk ama VAR'ın hiçbir şeyine karışamadık" diyen MHK eski başkanı Yusuf Namoğlu, adeta içini döktü bize: "Bak Erman Hocam basit bir örnek vereyim. Maçlar bitiyor, ama VAR'La ilgili bize herhangi bir rapor gelmiyor. Oyun ne kadar durdu, hangi pozisyonda ne kadar inceleme yapıldı? Bu soruların cevabını içeren raporlar bize gelmiyordu. Federasyon içinde bir grup vardı. Raporlar işte o gruba gidiyordu" dedi. Yusuf Namoğlu'nun 'o grup' dediğini ben tabi ki biliyordum. Beşiktaşlı eski yönetici Cengiz Zülfikaroğlu ve ona bağlı çalışan Aybars Canbay'dan bahsediyordu.
'DAVUL BİZDE TOKMAK…'
Yusuf Namoğlu aynen şunları söylüyordu; "Erman hocam. Tabiri caizse; davulu bizim boynumuza astılar, tokmağı onların eline verdiler. Yani davula tokmağı vuran onlardı. VAR, tamamen iki başlı bir sisteme dönüştü. Ben eğitimler sırasında hakemlere "Yüzde 70, yüzde 80 bile ihtimal dahilinde olursa, pozisyonu izlemesi için hakemi çağırın. Hakem de baksın ona göre karar versin" diyordum. Sonuçta VAR'ın başındaki de hakem, sahadaki de hakem. Hatta ekran başındaki VAR hakemi, sahadaki adrenalini yükselmiş, nefes nefese kalmış, gözüne ter düşmüş hakemden daha doğru kararlar verebilir dedik. Önemli olan doğru kararı vermek, VAR hakemi niye çağırıp sahadaki hakemle konuşmasın. Ekrandan izleyip, "Kırmızılı oyuncunun ayağı, beyazlı oyuncunun baldırına geliyor diye niye ikaz etmesin?" dedim. Ama bu Futbol Federasyonu'nda çalışan o grup hep devredeydi. O dediğim gruptakilerin, yazılı ve görsel basındaki bazı yorumcularla birlikte hareket ettiğini de gördüm. Ortaya şöyle bir cümle attılar, "Bizde uygulanan VAR, Turkish VAR. Dünyada böyle uygulama olmaz. Oyunun ruhuna aykırı" falan dediler. Ama bunu o zaman söyleyenler, önümüzdeki sezon ligler başlayınca utanacaklar. Çünkü, IFAB (Uluslararası Futbol Birliği Kurulu) benim ısrarla söylediğim olayı hayata geçirecek. Yani pozisyonda şüphe varsa VAR'daki hakem, sahadaki hakemi çağıracak ve onunla konuşacak. Yani dünya da bizim Turkish VAR'a dönecek! Öyle dedikodular çıkarttılar ki neymiş efendim, Avrupa'da VAR'a az gidiliyormuş, Türkiye'de fazla gidiliyormuş. Yahu kardeşim Türkiye'de ya da Avrupa'da olay doğruyu bulmak değil mi? Haksız puanların önüne geçmek değil mi? Düşünün hem karşıdan, hem arkadan vurulduk."
HAKEMLERLE OYNADILAR!
"Bütün bunların yanında bazı maçlarda da sorun çıkınca -ki bu sorunların çıkması hakemlerin kafasının karıştırılmasından olmuştur- ortalık karıştı. Mesela İstanbul'da oynanan Galatasaray- Konyaspor maçı…. Hakem Hüseyin Göçek ısrarla 'penaltı' diyor. Pozisyona yakın olan yardımcı hakemin ikazına rağmen VAR'da görevli olan Halis Özkahya hiç olaya karışmıyor. Halbuki çağırsa ve dese ki Hüseyin'e, "Kardeşim pozisyon çok temiz. Bak izle, pozisyon bu" dese kararı da Hüseyin'e bıraksa iş çözülecek. Olay büyüdü, açıklama yapma zorunluluğu hissettik. Sonra ne oldu;. Çarşı karşıtı… Fenerbahçe, Beşiktaş ve Başakşehir başkanları ile bir iki kulüp daha Kulüpler Birliği adına bildiri yayınladılar. Ortalık ikiye bölündü.
'BEN İSTEDİM DEMELİYDİ'
Mesela, Fenerbahçe- Kasımpaşa maçı… Hakem Yaşar Kemal Uğurlu… Penaltı atışından sonra oyunu Fenerbahçe lehine endirekt serbest vuruşla başlatıyor. Fırat Aydınus VwAR'da… Hakemi çağırsa, iki takım oyuncularının da penaltı atışında ceza alanı ihlalini gösterse penaltı tekrar edilecekti. Yapmıyor. Galatasaray-Trabzonspor maçı… Hakem Ümit Öztürk, VAR'da Bülent Yıldırım var. Hakemi davet ediyor ama Galatasaraylı oyuncunun havada Trabzonlu oyuncunun ayağına bastığını söylemiyor. Söylese sorun çıkmayacak. Daha bunun gibi başka maçlar da var. Ama dedim ya biz bir şey söylüyoruz ama Federasyon'un içindeki o grup ve bazı basın mensupları işimizi baltaladılar.
TEKNİK EKİBİN ÖNEMİ
Şunu sordum Yusuf'a… Biz 'Takım Oyunu' program ekibi olarak VAR sistemini gelip yerinde inceledik. Orada benim bir şey dikkatimi çekti. VAR ve AVAR var…. Bunlar hakem ama burada teknik ekip olarak çalışanlar da var. Bu teknik elemanlar maçlarda en az hakemler kadar etkililer. Bu konuda ne diyorsun?" diye sordum. Dedi ki, "Maalesef oradan da sıkıntılarımız çok oldu. Çünkü bu ekipler bize bağlı değil, az önce söylediğim federasyondaki o gruba bağlı çalışıyorlardı. Yani VAR olayında tamamen iki başlılık vardı." "Teknik ekipte çalışanların bir takımı tutmaları doğaldır, peki bunların içinde fanatikler var mıydı? diye sordum, "Var" dedi, "Kimler var fanatik olarak" dediğimde de, "Fenerbahçe TV'den gelen görevliler vardı" diye yanıt verdi. Şaşırdım… Bir kulüp televizyonundan gelen biri VAR sisteminin teknik bölümünde çalışıyordu.
SÖRLOTH'UN KIRMIZISI
Bu teknik ekip konusu açılınca aklıma Trabzonspor-Gençlerbirliği maçı ve Sörloth'un gördüğü kırmızı kart pozisyonu geldi. Gençlerbirliği oyuncusunun attığı iki tane tekmeyi hızlı film gibi gösterip, Sörhoth'un itmesini defalarca hakemin gözünün önüne sokup oyuncuyu attıran da bu teknik ekipte çalışan vatandaşlardı! "Hocam abartma. Ne olacak teknik eleman" diyebilirsiniz. Teknik ekip ne kadar mı etkili? Futbolcunun topa dokunduğu anı bir salise öne veya arkaya alsan ofsayt olur veya olmaz. Düşünebiliyor musunuz? Teknik ekip hakemden daha etikili VAR olaylarında. Yani Yusuf Namoğlu'nu haklı çıkarıyorlardı. Yani bu teknik ekip ve bağlı olduğu federasyondaki o grup, komiteyi aslanların önüne atıyorlardı.
AKRABA HAKEMLERİ SORDUM
Sezon içinde hep konuşurum, söylerim "Akraba hakemler var" derim. Camiadaki dede-baba-oğul-amca-yeğen ilişkilerini eleştiririm. Yeri gelmişken sordum Yusuf Namoğlu'na… "Akraba hakem işleri ne durumda?" dedim. "Bunlar için çalışma yapıyorduk ama ömrümüz vefa etmedi" dedi ve devam etti; "Erman hocam, akraba hakem olabilir. Ama kaliteli olursa. Yoksa önüne geleni akrabadan hakem yaparsan sonuç böyle olur" dedi. "Mesela bunun bir misalini vereyim" dedi ve hakem aleminden ilginç bir anektodu da paylaştı. Yaşanan gerçek bir olayı anlattı, "MHK başkanıyken komitede olan Kadir Tozlu'nun oğlu Uğurcan ile Zorbay Küçük aynı kademedeydi. İkisinden biri üst kademeye çıkacaktı. Kadir, beni aradı "Yusuf Ağabey ben komitedeyim. Bu işin dedikodusu çok olur. Hem Zorbay benim oğlana göre daha iyi. Üst kademeye o çıksın" dedi. O sene Zorbay çıktı. Belki de seneye Kadir'in oğlu çıkacaktı. Sonra ne oldu? Kadir'in oğlu "Baba sana zarar veririm" diye hakemliği bıraktı" dedi. Zekeriya Alp geldi aklıma, sordum… Sen hakemdin MHK'nın başına üç kez geçtin. Şimdi de MHK'nın başında futboldan gelen bir başka isim Zekeriya Alp var. Onunla konuşur musun, hakemliğin gelişimi için görüşmeler, toplantılar yapmanız iyi olmaz mı?" diye sordum. "Zekeriya iyi arkadaşımdır. Severim" dedi Yusuf, "Ne zaman isterse oturur konuşuruz, her şeyi onunla paylaşmaya hazırım" diye ekledi. Yani mevcut MHK'ya her türlü fikir ve düşünce desteğini vermeye hazır olduğunu iletti.