Bir hasta ziyareti nedeniyle yolum KTÜ-Tıp Fakültesi Farabi Hastanesine düştü. Hastane hınca hınç çare arayan insanlarla dolu. Genelde çevre illerden gelmiş, maddi imkansızlıklar içerisinde, belki cebinde geri dönecek yol parası olmayan insanlar. Kimisi hastasının ihtiyacı olur diye çevreye park ettikleri araç içinde yatıyor, kimisi bir şekilde yolunu bulup hastane köşesinde kestiriyor.
Geçmiş olsun dediğim nerede ise her hasta isyanları oynuyor. Ekonomik zorluk yaşadıklarını, yapılan en küçük bir işlemde para istendiğini söylediler. Neredeyse yoğun bakımda yatan hastalar için bile çeşitli malzemeler istenir hale gelmiş.
Yine çevre bir ilden gelen bir hasta;
“Abi ben asgari ücretle çalışan biriyim. Çocuğumun acilen ameliyat olması gerekiyor. Benden önce 15 bin TL para istediler. Durumum yok dedim. Ancak 7-8 bin TL çevremden bulur buluşturur verebilirim dedim. Olur dediler. Parayı ameliyattan önce aldılar. İnşaallah başka masraf çıkmaz” diyerek bir tarafta çocuğunun sağlığı diğer tarafta ise yoksulluk içerisinde boğuştuğu hayatında belkide ödeyemeyeceği borç para. Söylediği daha acı feveranı buradan paylaşmak istemiyorum.
Bir şarkı sözü vardır, “Vicdanlar kurumuş, susuz çöl gibi, yürek yas gözler yaş, yollar pus” diye. Aynen bu durum yaşanıyor Farabi Hastanesinde.
İnsanların şifa aramak için göz bebeği gibi koruduğu bir şifahane nasıl bu hallere düştü? Bunun müsebbibi kimlerdir? Devlet gerekli incelemeyi neden yapmaz?
Kişisel ihtiraslar, akraba ilişkileri ve mikro milliyetçilik yüzünden koskoca tıp fakültesi yok olmakta. Yetkisiz, yetersiz yöneticiler bunun neresinde?
Öyle bir hal aldı ki şifahane, bir doktor arkadaşımın dediği gibi, “kendi adamlarını doldurmak için liyakatli insanları kopardılar, hastalarını tedavi olsun diye kendi adamlarına götürdüler, yakınlarını onlara öldürttüler” Bugün bu yaşanıyor Farabi Hastanesinde dostlar.
Tıp Fakültesi, Trabzon ve bütün çevre illerden gelen , çare arayan insanların son umudu. Çünkü alanlarında uzman bütün doktorlar burada. Burada olması da gerekir.
Durum böyle olunca hastanede sadece hayatlar yok olmuyor, insanların umutları da, devlete olan güvenleride yok oluyor.
Atatürk "Beni Türk hekimlerine teslim ediniz" demiş.
Biz de sağlığımızı ve canımızı emanet ettiğimiz hekimlerimize güveniyoruz. Yeterki yetkin ellerde yönetilsinler. Liyakati esas alsınlar.
Yazımın sonunda randevu sistemine bir paragraf açmak isterim. Bir ilde sorumlu konumda olan kim varsa, sabah erken saatte bir hastanede sıra almaya gitsin. Oradaki curcunaya, vatandaşa davranışa bir baksınlar lütfen. Vatandaş soru sormaktan korkuyor. Sıra veren memur bile vatandaşı hakir görüyor. Oysa onun orada oluş sebebi oraya gelen hastalar.
Randevu sistemi güzel bir uygulama ancak ülkemizde kırsal kesimde yaşayıp randevu almayı beceremeyen Ayşe Teyze, Fatma abla veya Mehmet Amca mağdur oluyor. Cebine koyduğu, bulup buluşturduğu yollukla şifa aramaya gelen kişi randevun yok, doktor kontejanı dolu diyerek geri gönderiliyor. Bizzat şahit olduğum konular bunlar. Randevu devam etsin ancak bu duruma da bir çare bulunsun. Bu işe çare bulunmaz ise hükümetin en başarılı olduğu sağlık alanı çöker. Bu sandığa yansır. Benden söylemesi.
KTÜ-FARABİ HASTANESİ ÖZEL Mİ?
16 Ocak 2020 Perşembe 17:06
Alparslan beyin yazısına katılmamak mümkün değil bu hastane Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarına göre değilde neresi olduğu belli olmayan orman kanunları ile yönetiliyor. Bu serzenişi yazmamın sebebi Hastane doktorlarının beceriksizliği ve vurdumduymazlığı yüzünden sakat kaldım bu yöneticileri ve doktorları buraya toplama ve seçme getirmişler. Hiç kimse senin hastalığın ile ilgilenmez senin derdin nedir onu sormaz kendi kafasına göre bir tetkik yapar oda tamamen yanlıştır sonuçta biz baktık ama iyileşmedi derler paket yapıp imama teslim ederler. Bir yetkili bu gidişe dur desin yoksa çok daha ocakları söndürecekler adamların dini imanı para olmuş Allah aşkına bir vicdanlı idareci el atsın bu duruma.