31 Mart seçimleri öncesinde kaleme alıp 1 Nisan 2019 tarihinde yayınladığım yazımda AK Parti ile ilgili teşhislerimi ‘seçimin kazananı AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan kaybedeni AKP’ diye yazı kaleme almış, seçim mağlubiyetinin sebeplerini genel hatlarıyla dile getirmiştim. Dileyen yazımın son bölümünde yayınlayacağım linkten okuyabilir. Ancak son seçim sürecinde yaşananlarda bize gösterdi ki Akparti adına gerekli dersler çıkartılamamış.
İstanbul seçimleri kaybedildiğinde yılların siyasetçileri durumu okuyamadı. Öyle veya böyle milletin mesajını algılayamadı. Suçu seçmene veya çalındı söylemine sığınarak millete bağladı ve seçmenle inatlaşma yolunu seçti. 1 Kasım 2015 seçimleri gibi olacağını düşündü. Oysa her iki seçimin şartları başkaydı. FETÖ operasyonlarında olduğu gibi bunda da inandırıcı olamadı, iktidar. Neden başarılı olamadığını detayları ile üç bölüm halinde yazma gereği duydum. Algıyla yönetilen, sosyal medya ordusu ile kontrol edilen bir halk kitlemiz var. Yalan ve algı öyle bir ur’dur ki; 'Kurtla birlikte öldürür, çobanla birlikte yedirir, sahibiyle birlikte ağlatır.' İşte tamda böyle bir durumla karşı karşıyayız. Siz ne yaparsanız yapın artık millet inanmıyor. Yaptığınızın hizmetlerin de önemi kalmıyor. Yapılan icraatlara bakan yok artık. Şayet yapılan hizmete bakılsa, hizmet siyasetine oy verilseydi İzmir’i CHP’nin alamaması gerekirdi.
Şimdi gelelim kaybetme nedenlerine;
AK Parti 17 yıllık iktidar döneminde kendi yetiştirmiş olduğu gençliği kendine kanalize edemedi. Gençlik popilizmin etkisi ve sosyal medya yoluyla muhalaefete kanalize oldu. Kendilerine gösterilen rüyaya inandılar. Geçmiş dönemi bilmedikleri için Akparti döneminde yapılanları her daim varmış gibi bilip daha iyisine özlem duydular.
FETÖ ile mücadele de Sayın Cumhurbaşkanımızın tabiri ile üç kategoru vardı, ‘ihanet, ticaret ve ibadet’ diye. Bu tanımlama cuk oturmuştu, halkta. Ancak yapılan operasyonlardaki hatalar zinciri halk nezdinde kabul görmedi. Genelde ibadet kanadına ve ticaret kanadına operasyonların yapıldığı kanaati oluştu. İhanet kanadının siyaset, yargı ve emniyette ki uzantıları vasıtasıyla yurt dışına kaçırıldığı söylendi. Ne siyasi kanada nede ihanet kanadına dokunulmadığı kanaati yaygınlaştı. Birde sahipli FETÖ'cüler var ki, evlere şenlik. Bunlar özel koruma zırhı ile korunarak makamlar dağıtıldı. 15 Temmuz’da köşe bucak gizlenip, perde gerisinden sonucu bekleyenler, 16 Temmuz’da bayrak sallayarak kas yapan FETÖ iltisaklılara makamlar altın tepside sunuldu. Bazıları vekil dahi yapıldı. Oysa biraz araştırılsa bunların irtibatları ortaya çıkacaktı. Operasyonların yanlış yönetilmesi halkta neden sadece benim kızım, benim oğlum, benim amcam, dayım intibası uyandırdı. Ailesi AK Partili olan bir çok seçmen, kızgınlık ve kırgınlıkla muhalefetin süslü laflarına, gördüklere gerçeklere dayanarak Akparti’den uzaklaştı. Benim naçizane tavsiyem ya Fetö operasyonlarını gerçek iltisaklılara yönlendirin yada durdurun. Çünkü operasyon yapılan kitlenin aile efradı AK Parti'ye oy veren kesim. Yoksa sadece buradan gelecek kayıp 2023’ün kaybedilmesine yeterde artar bile.
Yine FETÖ'yle mücadelede halkın aklıyla alay edilen atamalar yapıldı. Darbenin bir numaralı sanıklarından Mehmet Dişli’nin kardeşi Şaban Dişli Büyükelçi, FETÖ’den içerde olan Rektörün kardeşi Bakan, Paralel Devlet safsata diyen adam Teşkilatın başNıa, Fetö için gözyaşı döken seçime sayılı zamanlar kala Cumhurbaşkanlığına alındı. Halk her şeyi görüyor, kahvede konuşulan neyse sandığa yansıyan da o oldu. Bunun adına mücadele denmesi için bunların oralara getirilmemesi gerekirdi. Fetöcü olmayabilirler ancak taşrada bir vatandaşa Fetö ilişkisi nedeniyle ne tür uygulamaya tabi tutuyorsan bunları da aynı uygulamaya tabi tutacaksın. Yoksa halk cambaza bak rolüne soyunmaz.
17-25 Aralık 2013 sonrasında devletin ilgili kurumlarında o dönemin adıyla Paralel Devlet Yapılanması, günümüz ismiyle FETÖ ile aktif mücadelede Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla görev alan İstihbarat, Terör ve Kaçakçılık Organize personelinin bir çoğu çeşitli iftiralar ile tasfiye edildi. Bu tasfiyelerin büyük çoğunluğu 15 Temmuz darbe girişiminden çok sonra yapıldı. Yalan ve iftirayı yayanlar, siyasetinde gücüyle istediklerini aldılar. Mağdur edilen, küstürülen bu kişiler sesini tepeye duyuramadı. Yerlerine gelenler ise mücadele verilirken acaba FETÖ geri döner mi diye korkan, pısırık, makam beklentisi olan, maddi çıkar peşinde koşan korkaklardan başkası değildi aslında. (tümü için geçerli olmasa da bir bölümü bu kategoriye giriyor) Bugün hala aynı durum devam etmekte. Bu korkaklar sayesinde gücü elinde olan, parası olan, siyasi bağlantısı olan insanlar bir şekilde kurtarıldı algısı halkta yaygın inanç bıraktı. Mağdur edilip küstürülen insanlara bu zulmü reva görenler AK Parti'nin bitişine zemin hazırlayanlardır. Bunun yanında Fetö soruşturmalarında çeşitli nedenlerle mağdur olan, mahkemece aklanan bir çok insan işe döndürülmedi. Bir gecede kararnameyle görevinden uzaklaştırılan insanlar bir gece kararnamesiyle tekrar görevlerine iade edilebilirdi.