Cumhurbaşkanımız bir televizyon kanalında yapmış olduğu açıklamada; "110 bin Suriyeliye vatandaşlık verdik. Diğerleri için de vatandaşlık sürecini daha da artırma konumundayız. Çünkü bu insanlar ülkemde kaçak köçek yaşamasın. Her hangi bir kurumda, kuruluşta rahatlıkla işini bulsun, çalışsın" ifadelerini kullanmıştı.
Açıklamaların satır aralarına baktığımızda tamamen insani ve vicdani düşünce ile yapılmış bir açıklama gibi duruyor. Ancak bu açıklama sonrası Erdoğan ne derse hayır diyen, sırf Erdoğan söylediği için karşı duran bir kesim sosyal medya üzerinden nefret söylemleri kusmaya başladı.
Kapılarını Suriyeli mültecilere açan ülkeler Türkiye, Lübnan ve Ürdün devletleridir. BM’nin 7 Kasım 2019 tarihli verilerinde 5 milyon 489 Suriyeli mülteci bölge ülkelerinde yaşamaktadır. Kayıt dışı rakamlarla birlikte 6-6,5 milyona ulaşmaktadır. Türkiye Suriyeli mültecilerin %66’sını barındırmakta. Ülkemize günümüze kadar ki maliyeti 40 milyar doların üzerinde. Mülteciler Derneğinin açıklamasına göre ‘Türkiye’deki kayıtlı Suriyeli sayısı toplam 3 milyon 695 bin 944 kişidir’
BM'nin Lübnan, Ürdün, Irak ve Mısır'da yaşayan Suriyelilerle yaptığı ve Mart 2019'da yayımlanan araştırmasına göre Suriyelilerin yüzde 75,2'si bir gün Suriye'ye dönmeyi umuyor. Bunun yanında %19,3 dönmeyi düşünmemekte, %5,5’i de kararsız durmaktadır. Yapılan araştırmalar, bölge ülkelerinde yaşayan Suriyelilerin büyük bir bölümünün ülkelerine dönmek istediğini gösteriyor. Ancak bu Arap ülkelerinde yaşayan Suriyeliler için geçerli. Türkiye’de yaşayanlar ile ilgili yapılan ankette ise bu oran %56 civarında.
Kamu Başdenetçisi Malkoç; ‘Her beş mülteciden biri Türkiye’de diyor.’ Türkiye mülteciler için Avrupaya geçiş kapısı. Başka hiçbir ülke bu kadar mültecinin geçişine yada barındırılmasına açık değil.
Ülkemizde geçici koruma altına alınan Suriyelilerin Türkiye nüfusuna oranı %4,5 olarak görünmektedir. Bu durum ülkemizin sosyolojik, kültürel ve demografik yapısı için büyük tehlikeler arz etmektedir. Kültürel yapı olarak uyuşmadığımız bir büyük kitleyi, ülkemiz nüfusu içerisinde eritmeye çalışmak şahsi kanaatimce milli güvenliğimiz açısından büyük riskler taşımaktadır. Yetkililerin vatandaşlık verilecek açıklaması geriye dönmeyi düşünen insanların dahi fikirlerini değiştirmektedir. İlla birileri vatandaşlığa alınacaksa bu tamamen ülkeye katkı sunacak yetişmiş insanlardan olmalı ve sayısal olarak büyük rakamlar içermemeli.
Suriye sınırında değişen demografik yapıda ülkemiz açısından sorunlar oluşturmakta, terör örgütleri lehine değişimler göstermektedir. Yapmamız gereken her türlü alt yapı imkanı hazırlayarak, kontrolümüz altındaki bölgelere bu insanları yerleştirmektir.
Halkımız kamu vicdanının yanında toplum vicdanının da hesaba katılmasını istiyor. Özellikle ülkemizde uygulamaya konulan göçmen politikalarına karşı siyasi iradenin, bürokrasinin sessizliğini anlamlandıramıyor. Nedir bu Suriyeli hayranlığı demekten kendini alamıyor. Sokakların sesine kulak verdiğimizde her üç kişiden ikisi hatta tamamına yakını bunu diyor. Karşı olmadığını beyan edenlerin büyük çoğunluğu da ideoloj,ik bağlılık nedeniyle seslerini çıkarmıyorlar.
Göçmenlerin barındırılması Türkiye cumhuriyeti devletine çok büyük bir maddi külfet getrimekte. Genç işsizliğin had safhada olduğu bir ortamda daha da fazla işsizliğe neden olmakta. kültür, yaşam tarzı, düşünceleri, inanca bakışlarındaki farklılıklar milletimizle bütünleşmesine engel teşkil etmekte.
Bir de olayın farklı bir yönü var.
Sayın cumhurbaşkanımız vatandaşlığa geçen Suriyeliler'in kendisine oy vereceğini düşünüyor bu yönde yönlendiriliyor olabilir. Ancak kazın ayağı hiçde öyle değil. Özellikle okumuş Suriyeli nüfus böyle düşünmüyor. Suriyeliler'in büyük çoğunluğu ülkelerindeki iç savaşın nedeni olarak ülkemizi görmekte, tıpkı Hüsnü Mahalli gibi ülkemize karşı kin beslemektedir. Vatandaşlık verilen bu kişilerin, ülkelerindeki iç savaşın müsebbibi olarak gördükleri hükümetimize yönelik cezalandırma yönüne gidecekleri aşıkardır.
Mülteciler konusu artık ülkemizde sosyolojik travmalara neden olabilecek bir hal almaya başladı. Ekonomik krizle birlikte kamuoyunda yoğun mülteci nüfusunun, ekonomik, siyasal ve toplumsal sorunlara neden olduğu yönündeki eleştiriler had safhaya ulaşmış durumda. Hiçbir yönetici, idareci, bürokrat veya parti il temsilcileri çıkıpta sayın Cumhurbaşkanım burada halk rahatsız, halk göçmenlerin ülkemize yerleşmesini istemiyor, kendini güvende hissetmiyor diye bir söylemde dahi bulunmuyor muhtemelen.
MÜLTECİLİKTEN VATANDAŞLIĞA
27 Aralık 2019 Cuma 15:00
Nereye kadar evet yeterli olur Tayyip icin