Son yıllarda İran üzerinden ülkemize yoğun bir Afgan mülteci akımı yaşanmaktadır. Iğdır, Ağrı ve Van üzerinden ülkemize giriş yapan mülteciler Erzurum ilinde geri gönderme ve geçici barınma merkezlerinde kayıt altına alınmaya çalışılıyor. Ancak kampın yetersiz olması nedeniyle mültecilerin bir çoğu ülkemizin çeşitl illerine akın ediyorlar.
UNHCR (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği) verilerine göre Mart sonu itibarıyla ülkemize giriş yaparak kayıt altına alınan mülteci sayısının 169.919 bin kişiye ulaştığını öğrenmekteyiz. İran sınırında bekleyen yaklaşık 1-1,5 milyon civarında bir mültecinin de olduğu düşünüldüğünde ülkemizi bekleyen büyük tehlikeyi daya iyi anlamış olacağız.
İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Abbas Arakçi; ‘AB ülkelerinin İran’da ki Afgan göçmenlerin ya giderlerini karşılaması ya da bir kısmını kabul etmesi gerektiğini’ söyledi. Bu işin görünen yüzü tabi. Benim düşüncem İran üzerinden gelen mültecilerin Türkiye’ye bizzat İran tarafından yönledirildiği yönündedir. Amaç Türkiye’nin demografik yapısını değiştirip Şii nufusun arttırılması. Belki yazımı okuyanlarlar ne alakası var diyebilir ancak bunun doğruluğunu zaman içinde göreceğiz.
Trabzon ilinde özellikle Erdoğdu, Yenicuma ve Bahçecik civarında 14 binin üzerinde Afganlı mültecinin yaşadığı yönünde gayrı resmi bilgiler var. Bu kişilerin bir çoğunun genel toplanma noktası Atapark civarı. Son bir yıl içerisinde Afgan mültecilerin; bir kadına iki Afgan’lı mülteci tarafından cinsel saldırı, bir erkek çocuğa cinsel istismar, tırnakçılık, gasp, tehdit, hırsızlık, kundaklama ve uyuşturucu getirip satma gibi onlarca olaya karıştıkları bilinmektedir. Artık mücadele edilmesi ve kontrol edilmesi zor bir hal alma yolunda gidiyor. Afgan mültecilerin karıştığı olaylarda ciddi bir artış var ve bunun önüne geçilmesi gerekir.
Avrupa’ya giden Afgan mültecilerin bir çoğu ülkemizde olduğu gibi orada da diğer ülkelerden gelen mültecilere oranla 79 kat daha fazla tecavüz istatistiğne sahip oldukları söylenmekte ve üstelik bunların büyük çoğunluğu çocuk. Kural tanımayan bir yapıya sahipler. Amacım düşmanlık değil önümüzde duran bir gerçeği vurgulamak. İnsanımız yapı itibarıyla, aç ve açıkta kalan insanlara yardım etmeyi sever. Bizdeki kültür Ensar ve Muhacir ilişkisi gibidir. Ancak karşımızdaki insanlar ne Ensar nede Muhacir. İlimizde Suriye’li mülteciler de bulunmakta. Bunların en çok yaptığı iş dilenmek. Tecavüz, gasp, tehdit gibi olaylara karıştıkları olay yok gibi.
Güzel bir söz vardır; ‘Kontrolsüz güç güç değildir’ diye. Bunların bir çoğu bıçak taşıyan, arsız, çokça yalan konuşan, psikopat yapılı, gerçek kimlikleri beyana göre bilinen, aynı kişiyi iki farklı kimlikte görebildiğimiz, devletin kontrolünün olmadığı kuru bir kalabalıktan ibaret. Geçimlerini sağlayabilecekleri ne maddi bir gücü nede işleri var. Aç kalan insan her tür pis işe bulaşabilir ki böyle de oluyor. Burada suç Afganlı mültecilerde değil, diğer ülkeler ülkelerine kabulde belirli vasıflara dikkat ederken Türkiye vasıfsız mültecilerin olduğu bir cennet dönüştürülmemeli. Ülkemizin mültecilerle ilgili bir politikası olmalı. Geçmiş dönemde hükümetimizin Suriye’li mülteciler için yaptığı yanlışların aynısı bugün Afgan mülteciler için yapılıyor. Bunların kesinlikle kontrol altına alınmaları gerekmektedir. Gerekirse ülkeye kabul edilmemeli ve Avrupaya gidebilmeleri için gerekli yolların açılması gerek. Her gelen mültecinin parmak izi alınmalı.
Bu durum ilerleyen dönemde ülkemiz adına milli güvenlik sorunu oluşturacak kadar ciddi bir konudur ve üzerinde durulması elzemdir. Eğer pirinç taneleri içindeki beyaz taşları fark edemezsek sonucu milletimiz adına acı olur.
Teşekkürler reis bir çok yürüğe tercüman oldun inşAllah kontrol altına alınmalı