ABD/İRAN GERİLİMİ ÜZERİNE

İran ile ABD arasında uzun zamandır devam eden gerilim 03 Ocak 2019 tarihinde zirveye ulaştı. ABD sabah saatlerinde düzenlemiş olduğu operasyon ile İran’ın bölge politikaları açısından önemli komutanlarından Kasım Süleymani öldürüldü. Kimdir Süleymani? Bölgede Şii Hilalini gerçekleştirme adına Kudüs Gücü Komutanlığını yürüten, İran’ın Che’si diye tanımlanan, Ortadoğu'daki gölgesi bir katil. 
ABD ile işbirliği yaparak, Irak’ta, Yemen’de, Halep’te, Afganistan’da ve Suriye’de binlerce sivilin kanını akıtan bir ölüm makinasından bahsediyoruz. Ben ABD’nin bu saldırısının İran’ı sindirme amacı güttüğünü zannetmiyorum. Tam aksine rejimi güçlendirme adına İran ile ortaklaşa yapıldığını düşünüyorum.

Yani Acem oyunu yine sahneye çıktı. 
Saldırı sonrası Ruhani Cumhurbaşkanımıza çağrı yaparak “ABD’nin küstah eylemlerine birlikte karşı koyalım” dedi. PJAK Türkiye’ye yönelik eylem yaparken bunu düşünmedi, İdlib’e bomba yağdırırken, Yemen’de çocuklar katledilirken, son olarak Libya’da Hafter’e destek amaçlı Kudüs Gücü denen terör yapılanmasını gönderirken Türkiye ile işbirliği aklından dahi geçmedi. Onlar için Sünni Müslümanı katletmek Şii hilalini gerçekleştirmek, İslam kardeşliğinden daha önemli çünkü. 
Amaç Emperyalistlerin Şia ve Sünni savaşını körükleme, bölgedeki politikalarını rahatça yürütmedir. Tarih boyunca İran hep bunun aracı olmuş sadece Sünni Müslümanları katletme görevini üstlenmiştir. Burada halklar oyuna gelmemeli, yeni bir mezhep çatışması oyununa gelinmemeli. İran tarihin hiçbir döneminde Türk’e ve İslam dünyasına taraf olmamıştır. Mezhep eksenli politikalardan, Şii hilali sevdasından vazgeçmedikçe, İslam kardeşliği çizgisine gelmedikçe, Ortadoğuda kan ve gözyaşı dinmeyecek, emperyalistler tarafından daha çok müslüman kanı dökülecek, zenginlikler sömürülecektir. Çünkü İran; emperyalistler açısından Sünni dünyaya karşı kullandıkları bir operasyon aracıdır. 
Irak parlementosu 5 Ocak günü yabancı unsurların ülkeden çıkartılması kararı aldı. Oyunun bir başka yönüde burada. Irak’tan çekilecek olan birlikler Erbil ve Süleymaniye’ye gidecek. Suriye’de gerçekleştiremedikleri terör koridorunu, İsrail’e kalkan olacak Kürt Devleti projesi hayata geçecektir. Türkiye bu gerilimde olabildiğince tarafsız kalmalı, ülke çıkarları nezdinde iki katil devletten birini tercih etmekten çok, misyonunun görevi olan mazlum halklara sahip çıkmaya devam etmeli. Bölge çok ısınacak. Bir tarafta İdlib, Libya, Mavi Vatan diğer yanda kurulmaya çalışılan Kürdistan devleti. Her türlü müdahaleye hazır olunmalı ve acem oyununa gelmemeliyiz.
İran, ABD ve İsrail bu oyunu birlikte kurdular, birlikte uygulamaya soktular. İslam ve Müslüman düşmanlığı üzerinden beslenen kukla devlet, kafirle savaşmaz, işbirliği yapar. Cumhurbaşkanımız'ın İran’lı yöneticilere mezhepçi politikaların tehlikeli olduğu uyarılarına rağmen bunu hiç dinlemediler. Bölgede soğuk savaşın yerini alan vekalet savaşlarının en bariz uygulayıcısı İran’dır. İsrail ve ABD’ye saldıracağını düşünenler yine hayal kırıklığına uğrayacaktır. Yusuf Kaplan’ın dediği gibi “İran varlığını İsrail’e İsrail’de İran’a borçlu. İkisi biribirini besledi. O yüzden DEAŞ sadece İsrail’e ve İran’a saldırmadı.”

Yıllardır anlatmaya çalıştığım bu işte. 
Buradan İran savunuculuğu yapan, kafasını kuma gömmüş, sabit fikirli müslüman kardeşlerime Arap Stratejist Rene Khawam’ın bir sözü ile seslenmek istiyorum: “Savaş meydanlarında gerçekler ile hilelerin gölgesi birbirine benzer.” Bölgedeki çatışmaların ana nedeni Şii Hilali sevdası ve İngilizler tarafından kurulan, desteklenen Vahhabi fanatizmidir. Halep’te kadın ve çocukların tahliyesi sırasında Halepli erkeklerin kadın ve çocukların tecavüze uğramaması için eşlerini öldürme fetvası isteklerini ve Cumhurbaşkanımız'ın sivillerin tahliyesi için Putin ile yaptığı görüşmeleri unutmayalım. Otobüslere ateş emri veren zalim Süleymani ve onun itlerini de hafınazınızdan çıkartmayın. Hala görmeyenlere 21 Kasım 2019 tarihli ‘Mezhepçilikten Bataklığa’ başlıklı yazımı tekrar okumanızı tavsiye ediyorum.