Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir bakan Yüksekova'dan Çukurca'ya Karayolu ile geçti. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile İstanbul'dan gelen misafirlerin bulunduğu 19 araçlık konvoyun zırhlı araçlar olmadan yol alması bölgenin terörden arındırıldığının da göstergesi oldu. Yıllarca terör operasyonlarıyla anılan bölgedeki gelişmeler ile yurt içinden ve yurt dışından katılımcıların yer aldığı festivalden arda kalanlar....
Türk sinema tarihin eşsiz eserleri arasında yer alan, Genco Erkal’ın başrol oynadığı “Hakkâri’de Bir Mevsim” filmini birçoğunuz hatırlarsınız. Hakkâri’ye nasıl ve ne zaman geldiğinin bile farkında olmayan bir Cumhuriyet öğretmenin hikâyesiydi.
Dilinden, kültüründen ve geleneklerinden bihaber, televizyonun dahi gelmediği o yıllarda, Anadolu’nun yoksul çocuklarına hiç bilmedikleri bir dilde eğitim ve öğretim çabasını anlatan bir filmdi. Dünyadan kopuşu ve kopkoyu bir gökyüzünün altında yalnızlığı, karı, çamuru, yokluğu, otlu peyniri anlatıyordu. Nerede mi? Hakkari-Çukurca ile Beytüşşebap arasında kalan Sivero Halo Vadisi’nde, dünya ile iletişimi pek de olmayan Anitos (Yoncalı) köyünde…İhtilalden kısa bir süre sonra, 1982’de aylar süren çekimler sonunda tamamlanabilen film, dönemin siyasi koşulları nedeniyle 1988’de ancak gösterime girebilmişti. O yıllarda Hakkâri belediye başkanı olan babamdan filmin hangi koşullarda çekildiğine dair çok hikâye dinlemişimdir…
Bir dönemin şartlarını acısıyla, tatlısıyla anlatan bu filmle başlamak istedim yazıma ki şimdi anlatacaklarımla bir değerlendirin.
Geçtiğimiz hafta sonu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile birlikte Hakkâri’nin Yüksekova ilçesine, oradan kara yolu ile Çukurca’ya geçtik. Hiç aklınıza gelmemiştir ama Cumhuriyet tarihi boyunca ilk kez bir bakan Yüksekova’dan Çukurca’ya karayolu ile gitmiş oldu. Hatta ilçeyi en fazla ziyaret eden bakan da Sayın Soylu olmuş.
Cumartesi günü, İstanbul’dan gelen misafirlerle birlikte toplam 19 araçlık bir konvoyla yola çıktık. Meslektaşlarım Fatih Altaylı, Ahmet Hakan Coşkun, Bakan Soylu ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çiğdem Karaaslan ile seyrettiğimiz araç zırhlı değildi. Sormadan edemedim. “Yol uzun ve kazan vadisi dahil çok sert vadilerin kanyonların arasından geçip gideceğiz. Riskli olmaz mı?” Bakan Bey, “Buralar artık normalleşti. Zırhlı araç gereksiz. Başımıza geleceği varsa da şehadet mertebesine ulaşırız. Allah herkese nasip etmez bunu.” diyerek aslında bölgenin terörden arındırıldığı konusunda ne kadar emin olduğunu bir şekilde gösterdi.
İlk durağımız Yüksekova şehir merkezi oldu. Kendisi ile kent merkezinde gezerken iki şey dikkatimi çekti. Girdiğimiz her dükkân sahibi ile Bakan Bey'in sohbeti derindi. Hatta önceden çiğköftecilik yapan ancak şimdi kafe işletmeciliği yapan bir esnafı hemencecik hatırladı. Size önemsiz gelebilir ama buraların insanı için devlet tarafından hatırlanmak çok önemlidir. Bir diğer nokta da Bakan Bey'in çocuklarla olan diyaloğuydu. Onlara gülümsüyor, sarılıyor, şefkat gösteriyordu… Bu tip coğrafyalarda bir çocuğun devletine dokunabilmesi, varlığını, himayesini hissedebilmesi bu çocukların dağa çıkmalarının önündeki en büyük engel.
Çukurca yolu boyunca Yeniköprü ve Depin jandarma ve polis arama noktalarında duruyoruz. Bakan Bey vatandaşla kurup koruduğu teması personeli ile de koruma gayretinde. İlçeye vardığımızda bir zamanlar yüzlerce eylemin yapıldığı, bomba düzeneklerinin yerleştirildiği Zap Vadisi’nin hırçın sularının kendisini gösterdiği yerde, “Çukurca Fotosafari ve Doğa Sporları Festivali” programına katılıyoruz.Düşünsenize, birçoğumuzun adını sadece terör eylemleri haberlerinde okuduğumuz Çukurca, yurt içinden ve yurt dışından katılımcıların katkıları ile daha hayal dahi edilemeyecek bir organizasyona ev sahipliği yapıyordu. Üstelik Çukurcalılar misafirleri evlerinde ağırlıyordu! Bu anlamda İçişleri Bakanlığı’nın terörle mücadele ve güvenlik perspektifinin yeni aşamasında, doğu kentlerimizde halka dokunan ve halkın katılımcısı, uygulayıcısı olduğu projelerle bölgenin normalleşmesine öncülük ediyor.
Yolculuk sırasında, terörle mücadelenin topyekün bir mücadele olması gerektiği gerçeğiyle diğer bakanlıkların da sürece destek vermesi gerektiğini müşahede ettik. Çukurca Kaymakamı Temel Ayca’nın çabalarını hep birlikte alkışladık. Tam 37 yıl sonra, Genco Erkal’ın o muhteşem filminin çekildiği Sivero Halo vadisindeki Anitos (Yoncalı) köyüne 25 kilometre mesafede düzenlenen festival ve katılımcıların heyecanı, artık Hakkari’de 1980’li, 1990’lı ve 2000’li yılların başındaki şartlardan çok daha farklı atmosfer olduğunu gösterdi. Çukurca’daki vatandaşa artık dünyadan kopuk olmadığını hissettirdi bu etkinlik. Kopkoyu bir gökyüzünün altındaki yalnızlığı, karı, çamuru, yokluğu anlatan filmlerden insanların gelip gördüğü, doğa sporlarının, dayanışmanın, heyecan ve paylaşımın konu olduğu gerçeği yaşıyor.
KAHREDEN ŞEHİT HABERİ
Çukurca’ya vardığımızda ilk şehit haberi Afrin’den geldi. Ardından Şemdinli-Derecik sınır ötesinden bir daha. O gün dört askerimiz şehit oldu. Kahrolduk. Akşam 19 sularında dönmeyi planlıyorduk. Hakkari’ye giderken Bakan Soylu bir an durdu, “bu gece şehitlerimizle bu şehirde kalacağım” dedi. Hemen Ankara’da bulunan eşini aradı. Bugün gelemem dedi. Hemen Devlet Hastanesi'ne geçtik. Şehitlerimizin otopsisinin yapıldığı morga yöneldik. Şehit düşen askerini morga girip ziyaret eden kaç siyasetçi vardır bilemiyorum.
Soylu’nun üç şehit cenazesin başında dua edişi ve mücadele azmini hiç kaybetmeden devam edeceğine dair şehitlere verdiği söz çok önemliydi. Ertesi gün uzun zamandır ailesiyle bir araya gelmeyi planlayan Bakan programını iptal edip Hakkari Tugay Komutanlığı’ndaki şehit cenaze törenine katıldı. Naaşları Yüksekova’dan yolcu etti. Görevi zor. Bir yandan bir kenti normalleştirme savaşı verirken, bir yandan da terörle mücadele azminde ödün vermeden yola devam etmek kolay değil.