15 Temmuz hain darbe girişiminden bu yana geçen üç yılda Fetullahçı Terör Örgütü’yle yapılan mücadelede önemli mesafeler kat edildi ama tehdit bitti demek mümkün değil. Hem kripto FETÖ’cüler hem de örgütün beyin takımına dönük fluluklar nedeniyle. Evet, yakalanan, aranan ve yurt dışına tüyen kimlikleri saptanmış çok sayıda “İmam”, “Abi”, “Abla” var ama bu tam anlamıyla örgütün beyni deşifre edildi anlamına gelmiyor. Özellikle de yapılan temizliğin boyutu dikkate alındığında. Çünkü en fazla FETÖ’cü tespitinin yapıldığı TSK’da dahi oranın henüz üçte birlerde olduğu söyleniyor. Yani daha orduya sızmış ama kendini saklayan binlerce Fetullahçı var. Aynı durum, emniyet, yargı ve diğer kamu kurum ve kuruluşları için de geçerli ki orada tespit edilen FETÖ’cü sayısı da TSK’ya göre devede kulak. Dolayısıyla da FETÖ’nün şifreleri çözüldü hele de beyin takımı tamamıyla deşifre edildi demek zor.
Niyesini Hava Kuvvetleri Komutanlığı eski Başsavcısı emekli Albay Ahmet Zeki Üçok anlatıyor:
“Biz sanki tutuklananların hepsini kripto, beyin takımı olduğunu falan düşünüyoruz ama tutuklanmayan, yakalanmayanlar içerisinde bunlardan olmadığını bilmiyoruz ki. Belki de TSK içerisinde yakalanmayan örgütün çok kritik adamları var. Biz onları bilmiyoruz, daha tespit etmedik. Ondan sonra mesela TSK’da rütbesi yüksek olunca örgütte de yüksek yer işgal ediyor anlamına gelmesin. Daha geçtiğimiz yıllarda hatırlayın Petkim Genel Müdürü, aynı işyerinde çalışan elektrik teknisyeninin emrindeydi onun verdiği talimatlara uyuyordu. O yüzden kimin önemli ya da önemsiz olduğu konusunda üst düzeyler yakalandı veya yurtdışına kaçtı, gitti falan yanlış. Belki de Silahlı Kuvvetler içerisinde bir uzman çavuş en önemli kişi onu da bilemiyoruz. Sadece kamuoyunun gözünün önünde olanlar kaçtılar gittiler ama kamuoyunun önünde olmayanları zaten arıyoruz...”
Beyin takımı hâlâ sır anlamında mı?
“Elbette gitmeyenlerin içinde en az onlar kadar önemli kişiler olup olmadığını bilmiyoruz. Onları daha henüz tespit etmedik. Kamuoyunda FETÖ’nün beyin takımı kaçtı, üst düzey adamları yurt dışında diye bir algı oluştu ama bundan çok emin olmayalım. Belki hâlâ bu geride kalanların içerisinde en az yurt dışına kaçanlar kadar önemli olan kişiler vardır. Çünkü eğer ki TSK’ya sızan 60 bin kişiden söz ediliyorsa bunun içerisinde yakalananların iki katı kadar daha önemli insanlar var demektir.”
Peki ya o gece yaşananlara ilişkin detaylar, her şey tam anlamıyla açıklık kazandı mı? Üçok devam ediyor:
“FETÖ’yle mücadele sadece FETÖ’cülerle mücadele şeklinde algılanmamalı. FETÖ’yle mücadelede bir kere kimin ne yaptığı Silahlı Kuvvetler, Emniyet Teşkilatı ve MİT açısından ortaya konmalı. Çünkü onlar bu ülkenin güvenliğini sağlamakla mükellef kurumlar, neler yaptılar o gece ne yaptıklarını bizim ortaya koymamız lazım. Nineler, genç kızlar, çocuklar tankların önüne yatıyor ama bu ülkeyi korumakla görevli olanlardan kimse yok sokakta kimse yok derken mücadele eden çok cüzzi bir grup var onların da hakkını teslim edelim ama geri kalanlar neredeydiler?..”
Daha aydınlanacak ve alınacak çok yol var yani?
“Kesinlikle... Cumhurbaşkanı’nın gösterdiği mücadele azmini, dirayetini kusura bakmasın hiçbir bakanlık ya da hiçbir kurumun başkanı göstermedi. O yüzden de bu eksikliklerin temel kaynağı da bu...”